Loading...

Mürşid İmana Nasıl Kefil Olur?



Mürşid İmana Nasıl Kefil Olur?


Bir mürşidin müridlerinin imanını kurtarma meselesi çok tartışılan konulardan biridir. Gerçekten de bu konuyla ilgili cevaplanması gereken birçok soru var. Son nefesin nasıl verileceğini Allah�tan başkası bilebilir mi? O�ndan başka kim cennet garantisi verebilir? Bir mürşidin kendi imanı garanti altında mı ki başkalarına kefil olsun? İnsanoğlunun böyle bir yetkisi var mı? Ölüm anında yanında olmadığı birine mürşid uzaklardan nasıl yardımcı olabilir? Mürşid eli tutan herkesin imanı garanti altında olabilir mi? Cevaplanması gereken sorulardan sadece birkaçı bunlar...

Hepimiz inanıyoruz ki sonumuzun ne olacağını ancak Allahu Tealâ bilir. Hüküm O�nun elindedir. Cennet ve cehennem O�nun emrindedir.

Cenab-ı Hak Kur�an-ı Kerim�de cehennemi şeytana uyanlarla dolduracağını insan ve cinlerden pek çoğunun da şeytana uyup bu sonuca gideceğini bildirir (Araf/179; Sad/84-85). Bununla beraber hiç bir ayette isim verilerek �falan kimse iman üzere ölüp cennete gidecektir� şeklinde bir haber yoktur. Ancak başta peygamberler olmak üzere Allah�a iman ve itaat eden bütün müminlerin ebedî saadete erecekleri cennete girecekleri bildirilir (Bakara/25 82; Nisa/57 122 124).
Kur�an kime cennet garantisi verir?

Demek ki Allahu Tealâ salih amel işleyen erkek-kadın bütün müminlere cennet garantisi vermiştir. Hatta Rasulullah A.S. Efendimiz�in müjdesine göre Allahu Tealâ kalbinde zerre kadar iman taşıyarak huzuruna gelen herkesi geçici bir süre affedilmeyen günahları sebebiyle cehenneme atsa da sonuçta oradan çıkarıp cennete koyacaktır (Buharî Müslim Tirmizî).
Allahu Tealâ inananları kalplerine yerleşen kelime-i tevhid üzerinde dünya ve ahirette sabit tutacağını bildirmiştir (İbrahim/27). Ayrıca kendisine dost olan müttakilerin dünyada ölüm anında ve ölüm ötesinde emniyette olduklarını hiçbir korku ve hüzün yaşamayacaklarını müjdelemiştir (Yunus/62-64). Yine Kur�an�da Allah yolunda şehit olanların Cennetteki güzel halleri anlatılmıştır.
Bunların yanı sıra Rasulullah A.S. Efendimiz de sahabeden bazılarının ismini vererek onların cennetlik olduklarını bildirmiştir. Ayrıca kendisine tabi olup yolundan giden bütün ümmetinin Cennet�e gireceğini de haber vermiştir (Buharî Ahmed). Dilini ve edep yerini haramdan koruyanların cennete gireceğine kefil olmuştur (Buharî) Buna benzer çok sayıda hadis ve haberler bulunur.
Bütün bunlardan şunu anlıyoruz: Kur�an ve hadiste cennetliklerin isim listesi değil sıfatları yani halleri zikredilmiştir. Kimde o sıfatlar bulunuyorsa Allah ve Rasulü�nün müjdesine ulaşır.
Bütün peygamberler insanları Allah�ın rahmetiyle buluşturmak için çırpınmışlardır. Kendilerinin Allah yolunda bir davetçi olduklarını söylemişlerdir. Davetleri vaadleri müjdeleri tehditleri kendilerine ait değildir. Hepsi Alemlerin Rabbi�ne aittir. Onlar ilahî emaneti yerine getirmek rahmet ve nurdan nasibi olanları nasipleri ile buluşturmakla görevlidirler. Peygamber vârisi kâmil mürşidlerin derecelerine göre yaptıkları da aynıdır.

Mürşid cennetin yolunu tarif eder.
Kâmil mürşid kimseye cennet bileti dağıtmaz. Sadece herkesi cennete giden yola davet eder. Elinden tutanın artık bütün tehlikelerden kurtulduğunu söylemez; �elimden sıkı tut!� der ve onu Allah rızasına giden yolda koşturur.
Onlar Allah�ın hükmünü ve hukukunu iyi bilir. Allah rasulü�nün yolunu başına taç gönlüne ilaç yapar. Allah ve Rasulü�nün hükümlerine teslim olur. Vaatlerine hiç şüphesiz inanır ve güvenir. Kendisine tabi olanları da bu müjde ve rahmetle buluşturmak için gayret eder. Talebelerini edeple terbiye edip Allah�a teslim etmek ister. Onlara iman dersi verir. Salih ameli öğretir. İhlasa yapıştırır. Bu yolda sadık ve sabırlı olmalarını tavsiye eder. Ölene kadar başlarını bekler önlerinde örnek olur yolu gösterir engelleri geçirir. Şeytana karşı uyarır nefsin hileleri karşısında uyandırır. Devamlı zikir ve fikir ile meşgul eder Allah sevgisini kalplere iyice yerleştirir. Bunu kalbi boş kuruntu ve korkulardan kurtarmak için yapar. Ölürken ve ölümden sonra kula fayda verecek ve ondan istenecek tek şeyin kalb-i selim olduğunu bilir. Kalb-i selim Allah ile huzur bulan kalp demektir. Mürşidin bütün hedefi kalbi bu hale getirmektir. Bu şekilde Allah�a bağlanan kalbin sahibine Yüce Mevlâmız�ın hediyesi iman selameti cennet ve Cemalullah nimetidir (İbrahim/27; Kaf/31-33; Yunus/26).
Kâmil mürşidin kendi elinde bir fayda ve zarar verme yetkisi yoktur. Fayda ve zarar Yüce Allah�ın takdiri ve yaratmasıyla olur. Mürşid ilâhi nimetlerin kula ulaşmasında bir vasıtadır.

Velileri sevmenin asıl meyvesi ahirettedir.
Hemen şunu belirtelim ki bir velinin Allah için sevilmesi büyük bir saadettir. Onun terbiyesine girilmesi ayrı bir nimettir. Bu nimetin ahirette de fayda vermesi için ilk şart samimiyettir. İkinci şart ölene kadar bu yolda sabır göstermektir. İhlassız ve sabırsız olanlar hayırlı sonuçtan mahrum olurlar. Allah yolunda kurulan bir dostluğun fayda vermesi için onun ölene kadar muhafazası şarttır. Bir önemli şart da güç yetebildiği nisbette amel etmek ve sevginin hakkını vermektir. Allah yolunda rehber olan kâmil mürşide ve hak yola muhabbetini koruyan bunda samimi olan münkirlik yapmayan herkes bu sevgisinin faydasını mutlaka görür.
Şu hadiseden payımıza düşeni alalım:
Hz. Enes R.A. anlatıyor: Bir adam Hz. Rasulullah A.S.�a yedi sene hizmet eder. Efendimiz A.S. bir gün:
�Onun bizim üzerimizde hakkı vardır; çağırın da bir ihtiyacı varsa bize bildirsin yerine getirelim.� buyurur. Adamı çağırırlar. Efendimiz A.S.: �İhtiyacını bize söyle yerine getirelim.� buyurur. Adam:
�Ya Rasulallah! Bana sabaha kadar müsaade buyurun; benim için hayırlı olanı nasip etmesi için Allahu Tealâ�ya yalvarayım.� der. Sabah olunca Efendimiz�in yanına gelir ve:
�Ya Rasulallah! Sizden kıyamet günü bana şefaat etmenizi ve sizinle cennette beraber olmayı istiyorum.� der. Rasulallah A.S. �Allah müminleri dünya ve ahirette sağlam ve sabit söz (kelime-i tevhid) üzere sabit tutar.� ayetini okur ve peşinden:
�O halde bu isteğinin gerçekleşmesi için çokca secde ederek kendi adına bana yardımcı ol!� buyurur. (Müslim Ebu Davud Nesaî)

İmana kefil olmanın gerçek anlamı
İşte bir mürşidin müridine diyeceği de aynen budur. Önce iman itaat hizmet. Sonra istiğfar peşinden dua ve ümit. Bundan sonrası Alemlerin Rabbi�nin hüküm ve rahmetine kalmıştır. O dilerse kulunu rahmetiyle kuşatır ölüm halinde onu melekleriyle destekler güzel ruhlarla şenlendirir; şeytanın hilelerinden kurtarır hesabını kolaylaştırır.
Bir mürid mürşidine: �Benim imanıma kefil olur musunuz?� diye sorunca mürşid şu cevabı vermiştir: �Eğer sen ölene kadar Allah ve Rasulü�nün yolunda gidersen ve bizim tavsiyelerimize uyarsan senin imanla öleceğine kefil olurum!�
İşte herkese vaad edilen iman emniyeti budur. Mürşidin kefil olması da böyledir. Mürşid-i kâmilin elinden tutup hak yolunda yürüyen insan aslında bir cemaat desteğinde imanını ve edebini korumaya çalışıyor. Çünkü kendisiyle aynı hedefi paylaşan müminlerin en mühim işi iyilik ve takva yoluyla birbirlerine yardımcı olmaktır. Ölüm anına kadar bu niyetini koruyan Allah için sevdiği mürşidinden ve kardeşlerinden ayrılmayan bu şevk ve sevgi desteği ile ibadete devam eden hizmeti terketmeyen zikir şükür sabır ve ilâhi takdire rıza içinde ömrünü tamamlayan bir insan inşaallah iman selametiyle ahirete göçecektir. Bu bizim tahminimiz değil Yüce Rabbimiz�in vaadi ve müjdesidir.

Temiz ruhlara verilen yetkiler

Ruhlar Allahu Tealâ�nın emrinde ve hükmündedirler. Ruhlar melekler aleminin özelliklerine sahiptirler. Allah�ın nuru ile nurlanmış boyası ile süslenmiş ruhlar özel yetkilerle donatılmışlardır. Allah onları sevmiş meleklerine sevdirmiş kendilerine bizim bilemediğimiz nice kerametler vermiştir.
Allahu Tealâ bir kudsi hadiste sevdiği salih kullarının özel bir nur ve destekle gören gözü işiten kulağı konuşan dili tutan eli yürüyen ayağı olacağını; onların gözüne kulağına diline eline ayağına başkalarına vermediği özellikler ve tasarruf gücü vereceğini müjdelemiştir (Buharî İbnu Mace Beğavî).
İşte Allah dostlarının Allah�ın izniyle insanlar ve eşya üzerindeki tasarrufu uzaktaki insanlara yardım etmesi bu hadiste belirtilen yetkiye girmektedir. Bu bir keramettir; Allahu Tealâ�nın kuluna verdiği özel bir nimettir.
Büyük veli Mevlâna Halid Bağdadî K.S. velilerin ölüm halindeki müridlerine yardımlarının ruh vasıtası ile olduğunu belirtmiştir. Ruhlar nurla hareket ettiklerinden Allah�ın izniyle bir anda gökleri ve yerleri dolaşma ve görme imkanları vardır. İkinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbanî K.S. Mektubat isimle eserinde Allahu Tealâ�nın bu üstün kabiliyetli ruha sahip irşad kutbu dostu vasıtasıyla dilediği kullarına pek çok yardımlarda bulunacağını bazen bu yardımdan o ruhun sahibi velinin haberinin olmadığını olmasının da gerekmediğini bildirir.

Ölene kadar delil olan ölürken kefil olur.
Kâmil mürşid yeryüzünde Allah�ın şahididir; insanların haline şahitlik yapar. Hidayet yolunun rehberidir kendisine tabi olanları hak üzere terbiye eder kalpleri dünyadan çözüp Allah�a bağlar. Onların iyiliğine sevinir kusurlarına üzülür. Sevgisi ve kızması Allah içindir. Gülmesi ve ağlaması Allah içindir.
Kâmil veli iman ihlas takva ve edeb yolunun imamıdır. Kim onları ölene kadar bu yolda kılavuz yaparsa onlar da o kişinin imanına şahitlik yaparlar. Allahu Tealâ bu şahitliği kabul eder. Bir ömür süren bu dostluk ölümle bitmez ölümden sonra daha tatlı daha menfaatli olur. Allah için yapılan dostluğun asıl faydası ölümden sonra ortaya çıkar.
Mümin vefat ederken ölüm meleği canını almaya geldiğnde yalnız gelmez. Yanında yardımcıları vardır. Ayrıca vefat eden müminin ruhunu karşılamak onu sevindirmek yeni yurdunda rahat ettirmek endişe ve korkusunu gidermek için Allahu Tealâ bir çok meleğini gönderir.
Melekler vefat eden salih mümine: �Korkma sana vaad edilen cennetle sevin. Biz senin dünyada dostun idik ahirette de dostunuz. Sana Allah�ın vaadi ve hediyesi olan cenneti müjdelemeye geldik gözün aydın olsun!� derler. (Fussilet/30-32) Melekler Allah�ın ordusudur. Veliler de Allah�ın dostu ve ordusudur. Onlarla dilediği kimselere yardım eder zayıf anında destekler. Bir mümine yardım edilecek en nazik an ise ölüm anıdır.
 
Ölümden sonra devam eden vefa

Allah dostları merttir vefalıdır. Sevdiklerini dünya ve ahirette unutup ihmal etmezler. Onlar ölene kadar terbiyesi ile meşgul oldukları bir talebesinin ölümden sonra da haklarını en güzel şekilde korurlar. Onu kabirde yalnız duasız ve hediyesiz bırakmazlar. Sadık dostlarını dua istiğfar ve gözyaşı ile desteklerler. Bu Yüce Peygamberimiz A.S.�ın ahlâkı ve emridir.
Kabirdeki kimseye kabrin dışındakilerin yardımı ve faydası olur. Kabrin dışında yapılan dua ve istiğfar Allah için dökülen gözyaşları müminin hesabının kolay olmasına hatta kabir azabının kalkmasına vesile olur. Allah Rasulü A.S. Efendimiz bir mümini kabre koyduktan sonra oradakileri onun yardımına davet ederek şöyle buyurmuştur:
�Kardeşinizin affı için yakarın. Allahu Tealâ�dan onu imanında sabit kılmasını isteyin. Çünkü şu anda ona sual sorulmaktadır.� (Ebu Davud Hakim)
Bir mürşid her gün yapmakta olduğu zikirlerin hayırların sevabını vefat eden mürid ve sevenlerinin ruhlarına hediye eder. Vefat eden bir mümini anne-babası çocukları ve eşi unutabilir. Ona dua etmekten onun için gözyaşı dökmekten usanabilir. Onu desteksiz ve hediyesiz bırakabilir. Ancak bu mümini peygamberi unutmaz. Bulunduğu makamda devamlı dua istiğfar ve şefaatıyla onu destekler. Hepsi cennete girene kadar kendisini seven ümmetinin derdine düşer.
İşte peygamber vârisi kâmil mürşidler de bu ahlâk üzeredirler. Onları Allah için sevenlerin gözü aydın olsun.

Dilaver Selvi




Örnek Sokak 1a, 12345 Örnekşehir
+90 1234567890